top of page
stockvault-theater128363.jpg

TATAVLA 
REPERTUVAR

TATAVLA
REPERTUVAR

AYRILIK.

ayilik2.png

Tatavla Tiyatro’nun Evden Naklen Tiyatro etkinliği Işıl Zeynep'in yönettiği Ayrılık oyunu ile başlıyor.

"Siz hiç ayrıldınız mı? Ayrılmadınız mı? 

Size iyi gelen dostlarınızdan, uğraşınızdan, çok sevdiğiniz işinizden, sevmediğiniz ama hayatı sürdüren işinizden, sağlıklı hobilerinizden, sağlıksız bağımlılıklarınızdan, bayıldığınız yemeklerden, kırda-sahilde gezmelerinizden, tatil alışkanlıklarınızdan farkında olmaksızın… koşullar öyle gelişti diye, hiç ayrılmadınız mı?

Siz ne kadar ayrıldınız? Kendinizden, insanlarınızdan, en yakınınızdan, sevdiğinizden, nefretlerinizden? 

Ne zaman durup baktınız ayrıldıklarınıza? Bir gün sonra? Dört yıl sonra? Bir yıl on üç gün sonra? Aynı göğün altındayken...
Behiç Ak’ın 1996’da kaleme aldığı "Ayrılık", bir çiftin dört yıllık, bitmiş ilişkilerini, kibarca birlikte masaya yatırdıkları günü anlatıyor.

Bir yıl on üç gün sonra ilk karşılaşmaları, ilk konuşmaları, ilk görüşmelerine tanıklık ediyoruz."

Yazan: Behiç Ak
Yöneten: Işıl Zeynep
Müzik: Mete Boyar
Oyuncular: Eraslan Sağlam, Işıl Zeynep
Yönetmen Yardımcıları: Yağmur Sultan Bilgin, Meyra Ahsen Temel, Batuhan Yunus
Taşkın, Behiç Burhanlıoğlu
Afiş Tasarım: Bülent Fidan
Genel Koordinatör: Utku Çetin
Ali Rıza Kubilay, Bülent Parlak, Dilek Sağır ve İda Tangör’e katkılarından dolayı teşekkür ederiz.

KÜSKÜN YÜREKLERİN TÜRKÜSÜ.

01

“Sevgilinin gözlerinde

 Annenin kol böreğinde

 Sıcak bir kış güneşinde

 Çocuğunun gülüşünde

 Bir gariplik görürsün

 Bir eksiklik, bir hüzün

 Geçer gider dokunarak

 Küskün yüreklerin türküsü…”

 

Gözaltında zorla kaybedilenler içimizi acıtıyor!

 

(Oyun, Berat Günçıkan’ın “Cumartesi Anneleri” adlı röportaj - kitabından yola çıkılarak hazırlanmıştır.)

Küskün Yüreklerin Türküsü Oyun Afişi

Yazan-Yöneten: Metin Balay

 Müzik: Berktay Akyıldız

Hareket Düzeni: Cihan Yöntem

Dramaturji Danışmanı: Fakiye Özsoysal

Piyano: Ceren Akyıldız

 

Oyuncular:

Arzu Ocak

Ceren Akyıldız

Çiğdem Aksüt

Tuba Zehra Sağlam

küskün yüreklerin türküsü
inadına insan

İNADINA

İNSAN.

02

Ülkemiz coğrafyasında yer alan belli başlı insan gruplarının öykülerini anlatan, olabildiğince lehçe ve müzik kullanan bir anlatı oyunu yazmak üzere yola çıkıldı.

 

Oyunun genel girizgâhında, ilk kez Yılmaz Güney’in Salpa adlı öyküsünden yaptığım uyarlama için sözlerini yazdığım ve Cem İdiz’in muhteşem bir biçimde bestelediği Bir Kiraz Çiçeği Olmak İsterdim şarkısını kullandım. Bu şarkı oyunun hem temasıyla büyük bir uyum taşıyordu, hem de amaçladığım gülmeceye dayalı, ama biraz duygusal, biraz buruk ve zaman zaman biraz kanırtıcı bir tonu destekliyordu. Anlatı parçalarının, yani öykülerin girizgâhları anlatılan yöreyle ilintili şarkılarla yapılsın istedim.

 

İlk anlatı parçası bir dizi Laz öyküsünü dile getiriyor. Telefona yağ basma olayı, Trabzon’da, yaşayanlar tarafından anlatılmış bir olay. Şoför Osman’ın öyküsü ise, 1970’li yıllarda ağabeyimin Samsun’da şahsen tanıdığı yaşlı bir şoförün öyküsü. Tursune Ninenin öyküsü ise, bir başka can dostum Mustafa Turan’ın Elowit Yaylasındaki akrabalarının anlattığı öyküler. Bütün bu öyküleri doğup büyüdüğüm Bergama’daki Yahudi mahallesinde, Yahudi komşularımızla yaşadığımız o sıcacık dostluğun anılarıyla sarmaladım: zihinsel engelli Baruk’u kızdırdığı için babasından dayak yiyen Orhan, ninemle karşılıklı sabah kahvesi içip, gelincik sigarası tellendirip, gelinlerin çekiştirildiği sohbetler yapan Matilda Teyze, havrada düzenlenen Çocuk Esirgeme sünnetleri, iftara gönderilen ikramlar, kısacası komşuluk kavramı, hep kişisel tarihimden geldi ve bütün bu öykülerin oturacağı ana ekseni oluşturdu.

İkinci anlatı parçasının ana kahramanı Yaşar Amca, Eskişehir’de bir başka dostum Erdal Şahbaz’ın dershanesinde hâlâ çalışan çağdaş bir Nasreddin Hoca-Yunus Emre. Halk ve hak üzerine sürekli şiirler okuyan Yaşar Amcanın öyküsüyle bir zamanlar Ali Meriç’le birlikte tasarladığımız ama yapamadığımız bir olayı birleştirdim: 1982 Anayasası referandumla kabul edildiğinde sevgili Ali Meriç’le Kenan Evren’e yüz gram kına göndermeyi düşünmüştük, ama Ali, o her zamanki esprili haliyle, "Ağabey, yapmayalım, benim gönderdiğimi anlar, hemşeriyiz, o da benim gibi Alaşehirli!" demişti.

 

Bu öyküleri birleştirirken işkenceye karşı en önemli silahın gülmece olduğunu belirtmeye çalıştım. Çünkü gülmecenin, ağlatıdan daha kalıcı etkileri olduğunu düşünüyorum, tam tersi doğruymuş gibi gözükmesine rağmen.

 

Daha sonra ikinci bir girizgahla ikinci perdeye geçildi. Oyunun basılı metninde yer almayan, önceki sahnelemelerden birinde kaleme aldığım Çingene Kadın Zela Bileca’nın öyküsü ise her zaman dışlanan çingenelere, onların bakış açısından tercüman olamaya çalışan bir bölüm oldu. Bu öykü sahnelemede önce yer alsa da yazılış sırasına göre tamamen kurgusal olan ikinci öyküydü.

 

Bu oyundaki öyküler içinde gerçek hiçbir kişi ve olayı anlatmayan ve ilk yazılan anlatı parçası son parçadır. Elpiniki ve Yester’in hikâyesi tamamen benim yaratımdır. Beyoğlu ile ilgili okuduğum pek çok şey içinde, Giovanni Scognamillo’nun Bir Levantenin Anıları’nda okuduğum şu satırlar çıkış noktamı oluşturdular: "Galatasaray’da bugün Yapı ve Kredi Bankası’nın işgal ettiği blokta Olivo Hanı yükselirdi… Hanın altındaki dükkânlar arasında, tam köşede, iki Musevi kız kardeşin işlettiği gazete-sigara dükkânı iyice aklımda." (A.g.e. s. 58-59) Daha sonra bu noktadan çıkarak oluşturduğum Beyoğlu öyküsünü, 6-7 Eylül Olayları ve Osmanlı Tiyatrosu’nun unutulmaz aktristi Nıvart Hanım’la Şemseddin Sami’nin gizli aşkını andıran bir aşk öyküsüyle bir araya getirdim. Yine zeminini kendi çocukluğumun çok dinli mahallesinden ve ilkokul anılarımdan aldığım gerçek kırıntılarıyla bezedim. Ayrıca parçanın içinde yer alan ünlü Ermeni türküsüne (Zepür gı Tırnam), özgün sözlerin anlamından yola çıkarak ama biraz serbest bir yaklaşımla sözler yazdım.

 

Sahnelemede anlatı oyunculuğunun temelini oluşturacak biçimde, oyuncuya yer açmak amacıyla olabildiğince yalın bir üslup benimsenmiştir. Hem dekor, kostüm ve diğer teknik etmenler, hem de sahne üzeri yerleşim tamamen oyuncuyu, anlattığı öyküyü ve öykünün anlatılışındaki yalınlıktan doğan düşsel zenginliği yaratacak tarzda düzenlenmiştir. Bu, oyuncunun tiyatrosudur ve oyuncu da bu türde, yani anlatıda söz ve davranışı uyumlu bir biçimde kullanarak izleyicinin düş gücünü harekete geçirir ve böylece aktif katılımını sağlamış olur. Bütün bunların gerçekleşe- bilmesi için mekânın her bakımdan boşaltılması ve nötrleştirilmesi gereklidir. Aksi takdirde seyircinin düş gücüne ve aktif katılımına yer kalmaz. Öte yandan Eraslan Sağlam bu boşluğu söz ve davranışın uyumlu birlikteliğiyle donattı ve Franca Rame’nin şu sözünü hayata geçirdi: "Sanat yapmayın, iletişim kurun."

 

Metin Balay

İnadına İnsan Oyun Afişi

Yazan : Metin Balay

Yöneten: Metin Balay

Dekor Tasarım: Şebnem Aktay

Müzik: Cem İdiz, Berktay Akyıldız

Video Tasarım: Ertan Kılıç

Koreografi/Hareket Düzeni: Özge Midilli

Oynayan: Eraslan Sağlam

Kostüm Tasarım: Ebru Alkanat

Işık Tasarım: Mete Boyar

Işık Uygulama: Yiğit Emrah Gümrah

Ses uygulama: İsmail Atahan Keskin

Video Uygulama: Ertan Kılıç, Ercan Ertan

Yardımcı Yönetmen: Utku Çetin

Asistanlar: Beyzanur Bilici, İsmail Atahan Keskin

Video Çekim Asistanları: Ece Dikmen, Hakan Devrim Göztepe, Mete Atalay

AKTÖR KEAN.

03

Tatavla SAHNE, Tolga Yeter’in yönetmenliğini yaptığı, ödüllü oyuncu  Eraslan Sağlam’ın oynadığı Raymund FitzSimons’in tek kişilik ünlü  oyunu ‘’Aktör Kean’’i seyirciyle buluşturmaya devam ediyor.

 ‘’Aktör Kean’’, İngiliz sahnesinin hükümdarı haline gelen, taşkınlıkları İngiltere'de olduğu kadar Amerika'da da dillere destan olan, büyük romantik oyuncuların birincisi, Shakespeare'in eşsiz yorumcusu Edmund Kean'in yaşamını anlatıyor. Londra'da ilk kez 1814 yılında Drury Lane Tiyatrosu'nda sahneye çıkan ve oyunculuğundaki yalın gerçek, tutku ve ateşle eleştirmenleri şaşkına çeviren Edmund Kean, ilk yıllarda çektiği yoksulluk kendisine sanatında belli bir disiplin sağlasa da, üne kavuşur kavuşmaz, hızla baş aşağı gitmeye başladı. Büyüklük hastalığı sınır tanımayan, perde aralarında soyunma odasına gelen fahişeler işini bitirmeden, perdenin açılmasına izin vermeyen Kean, sahnelerin tek egemeni olarak kalmaya kararlıydı. Ancak durumunu koruyabilmek için kusursuz oynamaya, kendini aşmaya gücü kalmayan Edmund Kean, Drury Lane'de bir korku ve dehşet dönemi başlattı, yanında alkış alan oyuncu hemen kovuluyordu, eksen karakteri Kean olmayan hiçbir yeni tragedyanın oynanma şansı yoktu. Çok fazla yükseldiği için düşmesi de baş döndürücü olan Edmund Kean, 45 yaşında öldüğünde, bela okuyanı, tiksineni çoktu; fakat ondaki ölümsüzlük havasını sezenler, böyle bir sanatçıyı görecek kadar yaşadıklarına şükredenler de vardı.

İlk 2014’te seyirciyle buluşan ‘’Aktör Kean’’ oyunundaki performansıyla Eraslan Sağlam, ‘‘Kültür Vakfı En İyi Erkek Ödülü’’, ‘‘Lisons Başarı Ödülü’’, ‘’Dileklerarası En İyi Tek Kişilik Oyun Ödülü’’lerinin sahibi oldu.

Aktör Kean Oyun Afişi

İKİ KADIN.

04

Kadın mı? Erkek mi? Yoksa İnsan mı?

Kafamda yanıtları çok da zor olamayan deli sorular. Ne zaman giydik bu şeffaf fötrleri kafamıza? Ne zaman bir erk gözüyle bakmaya başladık birbirimize hatırlıyor muyuz? Bu köhne dünyanın bir yüzyılında beraber avlanıp beraber savaşırdık. Niye bu kadar ayrı düştük birbirimize? Bizi birbirimize düşman eden kim?  Erkekler mi? onları yetiştiren de biz değil miyiz? Biz doğurduk, büyüttük sonra da onların gözleriyle baktık dünyaya. Anlamadık ne zaman oldu bu. Acı çektik, sormadık nedenini,  şeffaf fötrlerimizle yargıladık birbirimizi. Hâlbuki ne güzel olabilirdi insan kalabilmek. Değişebilir, değiştirilebilir sorunlar. Sadece biraz farkındalık. Bir yerlerde bir acı varsa görmezden gelemezsin.

Semah Tuğsel

İki Kadın Oyun Afişi

YAZAN: Fatma Özcan

YÖNETEN: Semah Tuğsel

KOREOGRAF: Özge Midilli

MÜZİK: Selim Can Yalçın

KOSTÜM TASARIM: Selçuk Gürışık

REJİ ASİSTANI-EFEKT: Samet Gündoğdu

AFİŞ TASARIM: Bülent Fidan

FOTOĞRAF: Volkan Erkan

 

OYNAYANLAR

Bensu Orhunöz - Elif Verit

 

GENEL KOORDİNATÖRÜ: Utku Çetin