top of page

Çağdaş Tiyatroda Reji ve Mekan Kullanımı

Güncelleme tarihi: 5 Nis 2021




ÖZET

19. yüzyıl itibariyle reji kavramı daha farklı bir anlam kazanmıştır. Bununla birlikte tiyatro oyunlarındaki mekan kullanımı da değişmiştir. Bu çalışmada çağdaş tiyatrodaki reji ve mekan kullanımı konu edilmiştir.


Anahtar sözcük: Çağdaş Tiyatro, Reji, Mekan Kullanımı, Tiyatro, Stanislavski


GİRİŞ

(Thomas Ostermeier)


Sahneleme anlayışının değişmesi ve yönetmenin sahneye çıkması 19. Yüzyılın ikinci yarısında başlar. Bu yüz yılda Antoine, Otto Brahm, Stanislavski gibi çağdaş tiyatronun kurucuları sayılan kişilerle sahneleme anlayışı yavaş yavaş değişmeye başlamıştır.


Bu makalede temel amacımız, çağdaş tiyatrodaki reji ve mekan kullanımını araştırmaktır. Antoine, Otto Brahm ve Stanislavski inceleyerek çağdaş tiyatroda reji ve mekan kullanımının günümüze yansımalarını anlamak için böyle bir çalışma yapılmıştır.


Çağdaş tiyatroda rejinin daha iyi anlaşılması için öncesinde çağdaş tiyatronun dönemini hazırlayan 17. ve 18. Yüzyıllara göz atmamız gerekmektedir.


17. ve 18. Yüzyılları incelediğimizde yapılan rejilerin daha çok metni bir kalıba sokma ya da uyarlama şeklinde yapıldığını görüyoruz. Hem yapısı hem biçimi hazır olan bir kalıba sokuluyordu. Bu dönemde sahnede yöneticilik yapan, problemleri gideren kişiye rejisör deniyordu. Rejisörden hiçbir şekilde sahneye kendi dokunuşunu yapması beklenmiyor ve istenmiyordu. 17. Yüzyılda bazı kuramcılar bir yönetmen arayışı içine girmişlerdir. Ve 18. Yüzyılda Sebastian Mercier tiyatroda aracı bir güçten bahseder (Çamurdan,2011:14).


ÇAĞDAŞ TİYATRODA REJİ

Çağdaş tiyatronun amacı dolaysız sahne görüşü ile yaşamı birbirinden ayıran ince çizgiyi yok etmek tiyatroyu gerçek yaşamla kaynaştırmaktır (Şener,2016:310). Bu sebeple çağdaş tiyatroda reji ve mekan kullanımında değişikliler olmuştur. Bunlardan ilki olan çağdaş tiyatroda reji anlayışıyla başlayalım.


Çağdaş tiyatroda rejisör; kağıt üzerindeki yazılanları, başka bir deyişle okuma metnini ya da sözsüz bir oyunu canlı bir performans haline getiren kişidir (Gökgücü,2010:38). Erhan Gökgücü kitabında rejisörün çalışmasından şöyle bahsetmiştir:


‘’Rejisörün çalışmasını orkestra şefinin çalışmasına benzetebiliriz.Aradaki ayrım şudur.: Orkestra şefinin önündeki partitür ve icracıların partisyonlarında her notanın ve müzik cümlesinin nominal değeri (ses ve süresi,susma süresi,müzik cümlelerinin hangi tınıyla yani hangi enstrümanla icra edileceği),mouvement’ı (hareketi), ritm, temposu kesinlikle belirgindir. Bunların dışında olarak seslerin gücü,nasıl bir ruh durumu ile icra edilmesi gerektiği gibi unsurların (nuance-ayrıntı fark) yine kağıt üzerinde bestecisi tarafından belirtilmiş olmasına karşın, şefin yorumuna, başka bir deyişle bunları kendi müzikalitesine göre ölçümlemesine bağlıdır. Şef müzik cümlelerinin ne volümde ve hangi ruh durumunu ne ölçüde yansıtarak icra edileceğini belirleme yoluyla besteye yorumunu katar. Notayla kendi arasında ses veren birtakım araçlar ve onları kullanan insanlar vardır ve şef bu inşaların kendi yorumu doğrultusunda müziği ustaca,hazverici bir şekilde seslendirmelerini sağlar. Önündeki partitürün ruhu bile ağırlıklı olarak matematikseldir. Bestenin bundan başka kriterleri de vardır.Harmonie,contrepoint ve dissonance.İyi bir şef icranın bunları irdeleyerek doğruyu bulur ve kendi estetik duygusu ile güzeli var eder.’’ (Gökgücü,2010:38-39)


Gökgücü, bir orkestra şefinin çalışmasından bahsettikten sonra şöyle devam etmiştir:

‘’Rejisör de yine kağıt üstündeki cümleleri sahne uzamında insanlarla ve onların fiziksel eylemleriyle (bunlara yol açan duygu ve düşünceleriyle birlikte) yaşama geçirmek durumunda olan kişidir. Ancak, cümlelerin-durumların hem anlamını, ruhunu ve hem de matematiğini, müzik diliyle nüanslarını ve muvmanlarının (nuance,mouvement) kendi yorumlayacak ve oyuncularının bunları ustalıkla icrasını sağlayacaktır. ‘’ (Gökgücü,2010:38)


Fransız Andre Antoine’ye göre ise, kendi kurduğu Türkçe adı ‘’Özgür Tiyatro’’ olan tiyatrosunda da uyguladığı gibi yönetmen, metni oyuna dönüştüren kişidir. 1888 yılında Meiningen’i görmek için Brüksele giden Antoine, burada gördüğü birçok şeyi beğenmiştir. Provaların titizlikle yapılması ve özellikle oyuncuların sanki orda seyirci yokmuş gibi sırtlarını dönerek oynamalarına hayran kalmıştır. Böylece tiyatrosunda sahnede seyirciye dönerek oynama kuralı tamamen kaldırmıştır. Hatta seyirciyi rejisel olarak yok saymıştır. Buradaki amaç seyirciye tiyatroda olduğunu unutturup tamamen oyunun içine çekmektir. Ayrıca oyunlarda artık salon tamamen karartılmıştır (Çamurdan,2011:20).


Otto Brahm Almanya’da kendi tiyatrosunu kurarak; işlevini yitirmiş eski tiyatro anlayışına yeni bir soluk getirmiştir. Brahm, tiyatrosunda Antoine gibi Meiningen’in sahneleme anlayışından etkilenmiştir. Brahm için tiyatro söz ve eylemin birleşmesiyle oluşan bütündür. Bu yüzden de Brahm, tiyatro yönetmenin oyunun rejisini kurarken aynı zamanda bu yönde de bir tasarım yapması gerektiğini vurgulamıştır. Ayrıca oyunun kendine özel tonunu bulması gerektiğinden bahsetmiştir (Çamurdan,2011:22).


Uzun süredir beklenen çocuk olarak adlandırılır Stavislavski. Ve tiyatroya yenilik getireceği düşünülür. Stanislavski tam anlamıyla ilk Rus tiyatro yönetmenidir. Ayrıca oyunculuk yöntemi başta olmak üzere yaptığı çalışmalarla çağdaş tiyatronun ortaya çıkmasına büyük katkı sağlamıştır (Çamurdan,2011:24).


Sovyet rejiminin en büyük sanatçısı Stanislavski’dir. Stanislavski rejim tarafından bir hayli destekleniyor ve tutuluyordu. Ayrıca yaptığı oyunculuk ve sahnelediği oyunlarla da halk üzerinde büyük bir etki bırakmıştır (Nutku,2008:166).


Stanislavski, Rusya’ya ikinci kez gelen Saxe-Meiningen topluluğundan bir hayli etkilenmiştir. Oyunun düzeninin ve sahnenin plastik değerlerin metnin anlamı daha da ortaya çıkardığını görmüştür. Stanislavski bir yönetmen olarak takım oyunculuğu, disiplin, gerçeğe uygunluk, ayrıntıların önemi, sahnede yaratılan yanılsama ve ayrıca kendi geliştirdiği oyunculuk metoduyla beraber tiyatroya yepyeni bir boyut kazandırmıştır. Çağdaş tiyatronun, tiyatro sanatının bilincine, önemine, disiplinine sahip ve bu sorumluluğu taşıyabilecek yönetmenlere ihtiyacı vardır. Stanislavski gibi yönetmenlerin amacı sadece oyun çıkarmak değil aynı zamanda o oyundan bir oyuncu da çıkartmaktır. Ayrıca yönetmen olarak kendi düşüncelerinden çok, oyuncunun iç dünyasına bakar. Bu bağlamda yönetmen rejisini oyuncunun kendi iç dünyasını tasarlayarak kurar (Çamurdan,2011:24).